17 Ağustos 2009 Pazartesi

mor bir serüven


Mor, asaleti ,lüks hayatı, zenginliği ve zarafeti simgeleyen bir renkmiş. Aynı zamanda da romantizmin, duygusallığın ve tutkunun rengi.Dün öğleden sonra bu renkle başladı serüvenim.
Yeğenimin, Allah bağışlasın ,iki tane oğlunun sünnet törenlerine gitmek üzere hazırlanıyorduk. Oğlanları giydirdim,eşimde hazırlandı, derken giymeyi planladığım gri renkli kıyafetimi giydim.Neyse, eşim demez mi ? “ rahat mısın bu kıyafetle ?” Her halde kendisine uymamı bekliyor dedim ,içimden ve biraz daha spor olsun ve onun mor renkli tişörtüne uysun diye mor gömleğimi giydim !!! Böylece başladı benim mor ve tonları ile serüvenim…Bana ne verilse ,neye elimi uzatsam mor ve tonları…Göz farından tutun da , düğünde verilen pullar,çember, çakmak,simler,balonlar … Terlikler , abarttım sanacaksınız gece yatma pijamalarım bile mordu Ve yeğenlerimin çantama koydukları , lavanta torbacıkları...Ve lavanta tohumları…
Bu işte bir hikmet var dedim kendimce …Aklımda şu şarkı :
akşam oldu penceremde
yorgun rüzgar esiyor geçiyor
renkler suskun
bir masum mor menekşe ağlıyor mu ne ?
gölgelerin kollarında
hatıralar halka halka
ben ona tutsak
nerde nerde en son çizgi nerde ?
nerde nerde çarem nerde!!!
….imgelemden imgeleme akan sözlere sahip bu şarkı ,benim vakur zeka düzeyim ile , imgelemleri çözmeye çalışıyorum … Mesela ;akşam oldu penceremde ,yorgun rüzgar esiyor geçiyor renkler suskun bölümünde ,akşamın olmasından ötürü,rüzgarın yorgun olduğunu anlıyorum.Rüzgarda bir insan hep es, hep es nereye kadar ? Lakin renklerin susması hayra alamet değil .Maazallah deprem sessizliği…
Devam edeyim;Bir masum mor menekşe ağlıyor mu ne ?
Hani renkler suskundu? diye sormak istiyorum Nilüfer ‘ e mor bir menekşenin ağladığı nasıl anlaşılır !?
gölgelerin kollarında hatıralar halka halka ben ona tutsak …
Burada naçizane beynimle algıladığım tutsaklık , hatıralara sanıyorum, ne olduğunu düşünüyorum :
Bozüyük ‘ e küçükken gelişlerimi hatırlıyorum, akrabalarıma bakıyorum…Kimisini biliyorum ama çıkartamıyorum, kim di ? Yakınlık derecemiz neydi ? Çocukken onunla oynamıştım, “o işte o !!! “ biliyorum ,ama adını çıkartamıyorum Sonra Selman , ya o , o da beni tanıyamamış … Sonra bakıyorum Kadir dayı , saçları bembeyaz olmuş , ya yeni nesil … onlara ne demeli ? Gerçekten var ya söyleyecek söz bulamıyorum…
nerde nerde en son çizgi nerde
nerde nerde çarem nerde ?
Burada zaten infilak ettim…Çoktan, şarkıyı bırakıp, kuzenim Kenan ile pistte kurtlarımızı dökerken buldum kendimi ...Ne oynamak , ne oynamak uzun yıllardır oynamamıştım yaaa … Kuzen , sen de harika oynuyorsun!!! …Biraz da sana ayak uydurmak için dağıttım sanırım benJ Şimdi gelelim biz ,M O R rengine … Evime döner dönmez , bu renk hakkında araştırmalara kalktım üşenmedim anlayacağınız …İki gündür üç – dört saatlik uyku ile …
Bu rengin, psikolojik ,sağlık, aşk, tarz , eşya etkileri …kısaca hayatımız üzerinde ki etkilerini araştırdım…
Ve sizinle şu yazıyı paylaşmakta yarar görüyorum : “ Prof.Dr.Ahmet Maranki renklerin etkisinin insan yaşamında çok önem taşıdığını açıkladı.Evrende var olan her şeyin bir rengi vardır.Denizin mavisi,güneşin türlü sarı ve kızıl tonları insanın görüp algılayabildiği renkler.Algılayabildiği diyorum,çünkü insan;sıfırla sonsuz sayı arasındaki renk skalasından ancak kırmızı ve mor arasındaki renkleri görür.Renkler,insan hayatını ve duygularını önemli derecede etkiler.Hatta çeşitli hastalıkları tedavi edici bir yöntem olarak da eski çağlardan beri kullanılır.Tıbbın babası olan Yunan Hekim Hipokrat "Yaratılış Doktrini" adlı eserinde;bir hastaya teşhis konulurken,onun saçının ve teninin rengine,gözlerine,kulak yapısına ve hatta idrarındaki renk farklılıklarına bakarak,olabilecek hastalıklardan haber vermiştir.Yine tıbbın otoritesi İbni Sina ,"Tıbbın Esasları " eserinde;mavi rengin teskin edici olup kan dolaşımını yavaşlattığını,kırmızı rengin ise cinsellik ve üremeyi arttırıp dolaşımı hızlandırdığını belirtmiştir.Günümüzde yapılan bilimsel araştırmalar da göstermiştir ki;renkler merkezi sinir sistemine,olumlu ya da olumsuz duygu uyandıran enerji yaymaktadırlar.” – gazete yazısı-
İlkel Zamanlar da insanlar ,doğa da ender bulunan bu rengi elde etmek için , bazı deniz kabuklarını kullanarak , oldukça zor çalışmalar yapmışlar ve mor rengi elde etmişler... Bazı insanlar da mor rengi, gösterişli havasından dolayı dekorasyon da kullanmayı sevmiş. Bazı insanlar da moru suni bir renk olarak algılamış. Hatta nevrotik duyguları açığa çıkardığı ve bilinç altında insanları korkuttuğu da tespit edilmiş.Birçok intihar vakasında bu tür insanların eşyalarının mor olduğunu söylemeden de geçmeyelim. Yani tam oturma odanızı mor aksesuarlarla bezemeden önce bir düşünmenizde fayda var!.1998 yılında Ataköy’de çatıdan atlayarak intihar eden çocuğun şizofren olduğu öğrenilmiş. İntihar resminde, yerdeki ajandadan, bir kenara savrulmuş çakmağa kadar her şey mor... Çocuğun tırnakları dahi mora boyanmış. İntihar edenlerin çoğunun da beğendiği bir renk olduğu yapılan araştırmalar sonucunda saptanmış. En sevdiğiniz renk mor ise, kişiliğinizin temelinde ruhsallık yer alıyor demek imiş. Gizemli olaylar ilgi alanınıza giriyor demek… Matem ve hüzün kadar, sakinleştirici ve yatıştırıcıdır da MOR ; Meditasyon gibi ruhsal faaliyetlerde olumlu etkiler meydana getirirken,sihir ve büyü arayan renk olarak ta karşınıza çıkacağı olasılığı oldukça fazla …Ergenlik öncesi çocukların da genel olarak tercih ettiği renkte Mormuş. Kendine güven ve özgürlük duygularını harekete geçiren,yaratıcı ve ruhsal özellikler taşıdığından da ilahi bir renk… Ve sanatın rengi…
Eğer renklerin arasında bir asalet sıralaması yapılsaydı, mor ve tonları kesinlikle en üst noktada olurmuş… Mor, bilgeliği, sempatiyi, onuru ve asaleti simgelerken ;eski çağlardan beri de ihtişam ve lüksün son basamağı olarak düşünülmüş. Tarih kitaplarının anlattığına göre, yüksek sınıflar, saray mensupları ve kraliyet aileleri illa mor giyerlermiş. Aşk rengi mor olanların ise ; asilliği ve fazileti ön plana çıkaran, hayal dünyası zengin, sanata düşkün bir yapıları varmış Mor rengi sevenler aşkta ruh ikizlerini ararlarmış…
Yine kendime bir şeyler çıkartmaya çalıştım yaaa…Kendimce işte …
Bu arada yorumlar da bildiğim bir hikayeyi yazacağım ….Okumanızı tavsiye ederim… Kendimce…

2 yorum:

  1. Aslında ben bütün çiçekleri severim …Ama bazı çiçekler benim için özeldir…Papatyalar… gelincik…Ve mor menekşe gibi…Bu hikaye de çiçekleri kişileştirelim arkadaşlar:
    Doğanın her tonunun coşkuyla dansettiği,derenin kendine had melodileriyle çağladığı,çiçeklerin rengarenk elbiselerini giydiği cennetten bir köşe misali…Güzellik timsali bir ormanda,bir grup papatyanın içinde tek bir mor menekşe varmış.Bu menekşe çok yalnızmış.Ormanın güzelliğine hayranmış hayran olmasına ama papatyalar onu sevmez,aralarına almak istemezlermiş.Sürekli ona : “Görüntümüzü bozuyorsun,senin bizim yanımızda ne işin var, git arkadaşlarının yanında büyü “,derlermiş.Zavallı menekşe ise bu duruma kendisinin sebep olmadığını, onun bu bölgede yaratıldığını anlatmaya çalışırmış ama papatyalara kendini dinletemezmiş.Yine bir gün papatyalar menekşeye hakaret etmeye başlamışlar: ” Senin yaprakların ne kadar biçimsiz ,üstelik de mor ,çok çirkin bir rengin var.Utanmıyor musun bu şekilde yaşamaya? Bir de bize bak biz masumiyetin simgesiyiz.Taç yapraklarımız bembeyaz,tam ortamız ise sarı ,ne kadar uyumlu ve güzeliz.Sense çok çirkinsin…” ,demişler.Menekşe boynunu bükmüş ve : ” Neden beni aranıza almıyorsunuz ? Ben de sizinle arkadaş olmak istiyorum “,demiş.Papatyalar cevap vermiş:”Git yanımızdan, bizim gözlere şenlik ahengimizi bozuyorsun,kop şu topraktan ” demişler.Menekşe ne yapsın,başlamış sessiz sessiz ağlamaya.Sonra bir ses duymuş ve dikkat kesilmiş.İki yabancı onlara doğru bakarak aralarında konuşmaya başlamışlar.Sonra bir tanesi menekşeye doğru elini uzatmış,tam koparacakken diğeri : ” Dur! ,yapma baksana ne güzel bir menekşe ,bir sürü papatyanın içinde tek başına ne de güzel, ne de masum duruyor ” ,demiş. Diğeri de “Doğru, haklısın sanki bir nazar boncuğu gibi.Onu kopartamam,hadi gel birkaç tane papatya toplayalım ,hem taç da yaparız kendimize “,demiş.Sonra papatyalardan bir ağlaşma sesi gelmiş.”Kopartmayın bizi nolur hem ne yapacaksınız soldurup, atacaksın!!!”.Ancak insanlar onların yakarışlarını asla duymamışlar.İşleri bittiğinde ellerinde bir demet papatyayla yola koy**** insanlar ardlarında bir demet kadar papatya bırakmışlar. Kalan papatyalar, menekşeye dönerek: ” Senden çok özür dileriz. Lütfen bizi affet.Asıl özel olan sendin,önemli olan bir sürü aynı şeyin içinde farklı olabilmektir.Sen bize bunu anlatmaya çalıştın ama biz dinlemedik “,derler.
    Normal hayatta da bu böyle değil midir zaten?Yeniliklere karşı çoğu zaman kapalıyızdır.Her zaman kafamızın dikine gider , farklı olmaya çalışan insanları kabul etmeyiz, kınarız ancak hayatın altın anahtarı farkındalık sahibi olmakta gizlidir...

    YanıtlaSil
  2. ben bir papatya olarak bütün menekşeleri koruma altına alıyorum:)çünkü onları seviyorum.

    YanıtlaSil

ilginizi çekebilir

Blog Widget by LinkWithin